Kitaplar,can yoldaşlarımız. Güzel vakit geçirmemizi sağladıkları gibi bizi hırpalamayı da çok severler. Bazısını okurken kendimizi buluruz her satırda.Öyle bir yakınlık hissederiz ki kitaba ve yazara karşı sanki ezelden beri tanıyoruzdur birbirimizi hiç tanışmasak da. Bazen de okuduktan sonra içindeki cümleleri günlerce oturup düşünürüz. Bu içerikte sizlere birbirinden güzel 7 kitabı derledim.
1. Lou Andreas-Salomé – Feniçka
“Bakış açımızı genişleten,hayatı önümüze seren ve bizi bağımsızlaştıran kitaplar niye bir cephe hizmeti olsun ki? Bu dünyada bizi özgürlüğe yaklaştıran tek bir şey varsa o da zihinsel çalışmalardır.”
Hâla Kadınların yegane amaçlarının evlilik olarak görüldüğü 20. yüzyılın başlarında İsviçre’de doktorasını yapmış Fenya’nın, psikolog Max Verner’in gözünden hikayesini anlatır. Yazarın kendisinde yola çıkarak yarattığı Fenya,düşünce yapısıyla toplumdan ayrılan ve geleneksel cinsiyet kurallarını umursamayan genç bir kadındır. Max Verner’sa kadınların koca avcıları olduğunu düşünür. Fenya’yı tanıdıkça kadınlar hakkındaki görüşleri evrime uğrar ve kadınları bir obje değil insan olarak görmeyi öğrenir. Kitabı okurken Max ve Fenya arasındaki felsefi tartışmalar da kitaba ayrı bir tat katmaktadır.
2. Tezer Özlü – Yaşamın Ucuna Yolculuk
“Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin ‘medeni durum’ dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil… Hiç değilse susarak hepsinin yüzüne haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle,akıl anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiçbir yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum,iyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum istediğimi çalışmama izin vermediğiniz için… Ben bütün bunların dışındayım.”
1983 yılında Almanca “Auf Dem Spur eines Selbsemords” (Bir İntiharın İzinde) adıyla Marburg Yazı ödülünü kazanan kitap Tezer Özlü tarafından “Yaşamın Ucuna Yolculuk” adıyla yayınlanır. Kafka, Svevo ama en çok da kendini bulduğu ve kitabında da sıkça alıntı yaptığı Pavese’in peşinden gider Tezer Özlü. Onlarla beraber kentlerden, sokaklardan geçer. Yaşamın Ucuna Yolculuk, tıpkı diğer kitapları gibi, Özlü’nün güncesidir aslında. Bu nedenle kitabı okurken onun zihninde de bir yolculuğa çıkarız. İnce olmasına karşın her cümlenin, her kelimenin altında saklı binlerce duygunun oluşu kitabı ağırlaştırsa da kitap okunmaya kesinlikle değer.
3. Wilhelm Reich-Dinle Küçük Adam
“Küçük adam, üzerinde güçlerini uygulamaları için iktidar sahiplerine yetki veriyorsun. Oysa sen dilsizsin; seni temsil edecekler diye, güçlülerin ya da art niyetli güçsüzlerin daha da güçlü olmasına rıza gösteriyor,aldatılanın sen olduğunu en son fark ediyorsun.”
Yönetenlere,yönetilenlere, kendini büyük gören hiçlere karşı bir eleştiridir Dinle Küçük Adam. Bir başkaldırıdır, düşünmeyenlere, susanlara,ideolojisizlere,korkaklara ve korkutanlara karşı.Okurken, yazarın kelimeleri haykırdığını hissedeceksiniz. Aslında yazar diyor ki,hayata seyirci kalmayın müdahale edin. Kendinizi,etrafınızdakileri tanıyın. Ot gibi yaşamak yerine sorgulayın. Susmayın yapılan haksızlıklara yoksa hiç konuşamayacak hâle gelirsiniz.Kitap 1946 yılında çıksa da okurken anlayacaksınız ki geçerliliği bir gram eksilmemiş.
4. Amin Maalouf – Doğu’nun Limanları
“Babam isyancıydı… Aptallığa,zevksizliğe ve kireçlenmiş beyinlere karşı.”
Osmanlı’nın çöküş döneminden Arap-İsrail savaşlarına uzanan dönemde geçiyor Doğu’nun Limanları. Soyu Osmanlı Hanedanlığına mensup bir babanın,Ermeni bir babaannenin ve Yahudi bir annenin oğlu olan İsyan Kitapdar’ın hayatını anlatıyor kitap. Doktor olmak için gittiği Fransa’da kendisini Nazilere karşı direnirken bulan İsyan’ın dram dolu hayatı insanın yüreğini burkuyor. Amin Maalouf’un bu kitabı 1960’larda tanıştığı birinden esinlenerek kaleme alması kitabın etkisini arttırıyor ve savaşların, siyasi olayların insanlar üzerinde nasıl olumsuz etkilere yol açtığını gözler önüne seriyor.
5. Paulo Coelho – Veronika Ölmek İstiyor
“O hapları alırken nefret ettiğim birini öldürmeye çalışıyordum. İçimde başka, sevebileceğim Veronika’lar da olduğunu bilmiyordum. “
Artık bu dünyaya dayanamadığınızı farkettiniz ve başarısız bir intihar girişiminde bulundunuz. Gözlerinizi yeniden açtığınızdaysa bir akıl hastanesindeydiniz, üstelik de sadece bir haftalık ömrünüz kaldığını öğrendiniz. Ne yapardınız böyle bir durumda? İlk ne düşünürdünüz, hangi pişmanlıklar gelirdi aklınıza, son arzunuz ne olurdu? İşte Veronika’nın başına gelen tam da bu. Artık ölmek için bir şey yapması gerekmediğini farkeden Veronika’nın kendisini keşfedişini anlatıyor. Kendisi de iki kez akıl hastanesine yatırılan Coelho’nun deneyimlerinden ortaya çıkmıştır Veronika Ölmek İstiyor. Kitabı okurken deliliği,normalliği, sıradanlığı ve olduğunuz kişiyle olmak istediğiniz kişiyi sorguluyorsunuz.
6. John Boyne-Çizgili Pijamalı Çocuk
“Buraya isteğin dışında getirildin, tıpkı benim gibi. Eğer bana sorarsan hepimiz aynı gemideyiz ve gemi su alıyor.”
Çocuk kitabı olarak yazılsa da her yaştan insanı derinden etkilemeye yeter Çizgili Pijamalı Çocuk. İnsanların kimlikleri yüzünden ötekileştirildikleri yıllarda hayatı ve olan biteni anlamlandırmaya çalışan, hayatın farklı yüzlerini yaşamış iki çocuğun arkadaşlığını anlatıyor kitap. Biri Yahudi bir babanın diğeriyse rütbeli bir Nazi askerinin oğlu. Kitabı okurken anlıyorsunuz ki yetişkinlerin aksine çocukların kalbinde kötülük yoktur. Onlar için siyah, beyaz, Yahudi,Müslüman yoktur. Onlar için sadece insan vardır. Yine yetişkinlerin aksine çocuklar, tüm karanlığın içinde gülüşleriyle aydınlatırlar ortalığı ve kahkahalarıyla bölerler savaşın acı çığlığını.
7. Oscar Wild – Dorian Gray’in Portresi
“İnsanlar elbette hayırsever. Aç olanı doyurup kıyafeti olmayanı giydiriyorlar ama kendi ruhları açlıktan ölüyor ve çırılçıplak. Cesaret bizim ırkımızı terketti. Belki de ona hiç sahip olmamıştık.Toplum korkusu ahlakın temeli oldu. Tanrı korkusu ise dinin sırrı oldu.”
Oscar Wild’ın tek kitabı olma özelliğini sahiptir Dorian Gray’in Portresi. Dorian Gray, gençliği ve güzelliğiyle herkesin dikkatini çeken bir delikanlıdır. Birgün onun portresini yapan Basil Hallward aracılığıyla tanıştığı Lord Henry sayesinde güzelliğinin geçiciliğini farkına varır. Portresinin de güzelliğinden etkilenerek kendisinin değil de portrenin yaşlanmasını diler. Böylelikle Dorian’ın ruhundaki ilk değişim başlar. Artık Dorian için önemli iki şey vardır: Gençlik ve güzellik. Okur,Kitap boyunca masum bir adamın egosuna yenik düşerek yok oluşuna şahit olurken birçok kavramı da yeniden sorguluyor. Wild’ın hedonist oluşu ve bunu doğal olarak romana yansıtması, ayrıca 19. yüzyıl toplumunun ahlak yapısını sorgulaması yazıldığı dönem kitabın ahlaksızlıkla suçlanmasına neden olur. Bu yüzden kitap bizzat Wild tarafından iki kez sansürlenmek zorunda kalır. Wild,bu kitap için şöyle der. “Lord Henry, insanların olduğumu sandığı kişidir. Basil olduğumu sandığım kişidir.Dorian Gray ise benim olmak istediğim kişidir.”